Marka Kültür Hafıza

Yüz yıldan uzun bir süre önce “her şeyin fiyatı biliniyor fakat değeri bilinmiyor” demiş Oscar Wilde. Bugün benzer bir yerdeyiz galiba, her şeyi fiyatlandırma ve ölçme gayreti bizi değer ve nitelikten gün geçtikçe uzaklaştırıyor. Oysa markalaşma meselesi nitelik ile ilgilidir, sadece nicelik değil.
Tarihten taşıdığımız örüntüler, alışkanlıklarımız, alıştıklarımız belki de alıştırıldıklarımız. Bu kadar değerli bir coğrafyanın insanları nasıl olur da dünya sahnesinde karşılık bulan değerler, markalar üretemezler. Hatta üretebildikleri kadarı başka etiketlerle başka ülkelerin imzası ile -yani markası- dünyada karşılık bulur!

Marka Kültür Hafıza, markanın tarihini, geçmişini, bugününü, yarınını her yönünü ile irdeler, sorgular, araştırır. Ne çok unsur vardır markanın da içinde bulunduğu pazarlama dünyasında. Mutlak kabul gören araştırma sonuçları, her şeyi çok iyi bilen danışmanlar, kıymeti kendinden menkul çeşitlilik arz eden ajanslar, “büyümezsen ölürsün” sloganları, bazen pembe hayaller, bazen uydurma hikayeler, bazen de ürettiği değere hayran bırakanlar...

İş dünyasının, iş yapış şekillerinin, insanın, kaynağın, işleyişin dönüşmeye, biriktirdiklerimizin değerine odaklanmaya, yeniden değerlendirmeye, güven ve dayanışmanın artmasına, sadeleşmeye, daha büyük bir amacın parçası olmaya, tüketmekten çok üretmeye, yeni nesil yönetici, yeni nesil girişimci, yeni nesil esnaf, yeni nesil iş yapış şekillerine, kısacası yenilenmeye ihtiyacımız var.
Nasıl mı? Bizi zenginleştirecek ilham kaynaklarıyla. İlham kaynaklarının kıymetini saklı tutarak sadece “unicorn” örneklerinden ibaret olmadığını, esas ilham kaynağının geleceğe ışık tutan tarih, kültür ve çeşitlilikte olduğunu akıllarda tutarak. Hafızası silinenin geleceği silinir, geleceği planlamak için geçmişe dair izlere ihtiyacımız var. Geldik mi Delphi Tapınağına “Kendini Bil!”.

Marka Kültür Hafıza’nın meselesi geleceği tasarlamak ve ölçeğinden bağımsız değer yaratmak için ihtiyacımız olan bakış açısını zenginleştirmektir.